Yakup Kadri Karaosmanoğlunun Edebî Kişiliği ve Eserleri
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun edebi hayatı, Şehabbettin Süleyman ile karşılaşmasıyla başlamıştır denebilir. Onun teşviki ile birlikte Fecri- Âti’ye girmiştir.
1909 yılında ilk yazısı olan -tek perdelik bir piyes- Nirvana Resimli Gazete Dergisi’nde yayımlanmıştır. Celal Sahir’in isteği üzerine memleket meselelerini işlediği ikinci yazısı olan On Temmuz yayımlanmıştır.
Yazı hayatında yeni yeni yer edinmekte olan Karaosmanoğlu, ilk başlarda yazmış olduğu tenkitleriyle tanınmıştır. Onun bu yazıları; Çığır, Dergâh, Genç Kalemler, Muhit, Servet-i Fünûn, Tercüman, Tercümân-ı Hakîkat, Türk Yurdu, Varlık gibi gazete ve dergilerde yayımlanmıştır.
Yakup Kadri, Fecr-i Âti topluluğunun sözcüsü olmuş, Servet-i Fünûn yazarlarının karşısında yerini almıştır. Bu dönemde ferdiyetçi bir sanat anlayışı benimsemiştir. Dönemim önde gelen yazarlarından olan Karaosmanoğlu Yeni Lisan hareketinin de karşısındadır ancak Yeni Lisan çevresindeki isimler onu Türkçeyi en iyi kullanan yazarlar arasında göstermektedir.
1912 yılında Yahya Kemal ile birlikte Nev-Yunanîlik akımı başlatmayı denemiştir. Akımın amacı Yunan ve Latin etkisinde milli ve özgün kalabilmektir. Bu akım aldığı fazla tepkilerden dolayı erken terk edilmiştir.
Yakup Kadri, bu tecrübelerinden sonra Milli Edebiyat Dönemi yazarları arasına geçer. Belirttiğimiz gibi ilk başta Yeni Lisan hareketine karşı olsa da daha sonra bu dil ve edebiyat anlayışında eserler vermiştir.
İkdam’da yazdığı yazılarıyla Millî Mücadele’ye destek verir. Daha sonra bu gazetenin baş yazarı olur ve bu esnada da hikâyeler neşreder. Fiilen Millî Mücadele’ye katılmayan yazar kalemiyle destek olmuş ve bu döneme yakından şahit olmuştur.
II. Meşrutiyet Dönemi’nde yazar verimli bir dönem geçirmiştir; tiyatro, mensur şiir, makale, hatırat, hikâye, roman gibi birçok türde eserler kaleme almıştır. Yazarın, ilk tecrübelerini tiyatro türünde eserler kaleme alarak yaptığını söylemek mümkündür.
Mensur şiirlerinde de oldukça başarılı bir yazardır. Nihat Sami Banarlı onun mensur şiirlerinin dilini zevkli, estetik bulurken; gerçekçi romanlarındaki dilini ise yetersiz ve isteksiz bulduğunu belirtir.
Esasen hikâyeciliği ve romancılığı üzerinde duracağımız Yakup Kadri, mekân – insan ilişkisi ve genel olarak hikâyeyi kurması bakımından Maupassant tesiri altındadır. Anlatma tekniği açısından ise Alphonse Daudet’in izleri hikâyelerinde görülmektedir. Karaosmanoğlu’nun hikâyeciliğini iki döneme ayırmak mümkündür:
1.Ferdi ve aile ıstıraplarını Edebiyat-ı Cedide zevki ile kaleme aldığı dönem.
2.Toplumsal konuları ve Anadolu’yu işlediği dönem.
Öncelikle ferdi konular üzerinde hikâyeler yazdığını belirttiğimiz Yakup Kadri Karaosmanoğlu, yaşanılan sosyal sarsıntılarla beraber muhtevasını değiştirmiştir.
Bir Serencam ve Rahmet kitaplarındaki hikâyeleri birinci dönem hikâyeciliğine dahildir. Bu hikâyelerini “sanat şahsi ve muhteremdir” görüşünü esas alarak yazmıştır. Eserlerinde, ferdi konular ve ailevi konular işlemektedir. Bir Serencam adlı eserinde sosyal baskı ve ferdi çatışmayı işlemiştir denebilir.
Hikâye türünde memleket edebiyatının oluşmasında yazar önemli bir isimdir. Milli Savaş Hikâyeleri ise adında anlaşılabileceği gibi ikinci dönem hikâyeciliği içerisindedir. Kurtuluş Savaşı’nda cephenin gerisinde yaşanan olayları hikâyelerde işlemiştir. Hikâyede işlenen olaylar ve dil canlıdır. Kitapta yer alan Issız Köy ve Dilsiz Kız adlı hikâyeleri, savaşın vermiş olduğu acıyı gözler önüne serer niteliktedir. Aslında kitaptaki tüm hikâyelerde okuyucuya acıyı hissettirmek amaçlanmıştır.
Yakup Kadri roman yazmaya 1921 yılında başlamıştır. Romanlarında ferdi konuları ve toplumsal konuları işlemiştir. Romanlarında Türk toplumunun değişimini ve sosyal olayları işler. Romancı olarak kişiliğini gizleyemeyen Yakup Kadri, eserlerinde fikirlerini belirtmekten çekinmez.
Kiralık Konak yazarın ilk romanıdır. Yakup Kadri, bu eserinde yanlış batılılaşmanın aile hayatında yarattığı problemleri işlemektedir. Nur Baba adlı romanında ise Bektaşî tekkelerinin asıl işlevlerini kaybetmesini konu edinmiştir. Yakup Kadri’nin üçüncü romanı Hüküm Gecesi’dir. Sosyal hayatı daha geniş kapsamlı olarak ele alan bu eser, siyasi içeriklidir. Sodom ve Gomore ise Kiralık Konak romanının devamı niteliğindedir. Bu eserde mütareke döneminde İstanbul’un ahlaksızlığı anlatılmıştır. 1934 yılında yazılmış olan Yaban romanı ise halk – aydın çatışmasını konu edinir. Yaban romanından iki yıl sonra ise Ankara adlı romanını yayımlamıştır. Bu roman, Millî Mücadele’nin başarıyla sonlanmasının ardından aydınların yeni bir toplum meydana getirme çabasında düştükleri ferdî çatışmaları anlatır. Panorama adlı romanında da yazar, Atatürk inkılapları ve Cumhuriyet sonrasındaki insan tiplerine değinmiştir.
Genel olarak romanlarının konusuna değindiğimiz Yakup Kadri’nin eserlerinde tarihi gerçeklik söz konusudur. Ve Yakup Kadri eserlerinde karakterlere ait bilgileri parça parça vermektedir. Bunun sebebi de karakterlerin değişime uğramasıdır. Genel olarak romanlarında toplumun yapısal değişimini işleyen yazar, eserlerini eleştirel bir bakış açısıyla kaleme almıştır.
Eserleri
A) Tiyatro: Nirvana, Veda, Sağanak, Mağara.
B) Mensur Şiirleri: Erenlerin Bağından Okun Ucundan.
C) Hikâyeleri: Bir Serencam, Rahmet, Milli Savaş Hikâyeleri.
Ç) Romanları: Kiralık Konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Ankara, Bir Sürgün, Panorama, Hep O Şarkı.
D) Monografi: Ahmet Haşim, Atatürk.
E) Hatıra Kitapları: Zoraki Diplomat, Vatan Yolunda, Anamın Kitabı, Politika’da 45 Yıl, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları.