Türkiye’de Arkeoloji, Arkeolojinin Metodu ve Tarihleme Yöntemleri

Anadolu’da ki tarihsel kalıntılar arkeologların 16. yy dan itibaren dikkatini çekmeye başlamıştı. Fakat ilk kazılar 19.yy da itibaren yapılmaya başlandı. İlk kazılar H.Schliemann tarafından yapıldı.1822′de Türkiye de ki ilk arkeoloji müzesinin kurucusu olan Osman Hamdi Bey Sayda da ( Lübnan) birçok kazılar gerçekleştirdi. Bu kazılarda Fenike krallarına ait birçok Lahit ortaya çıkardı. Cumhuriyet dönemi sonrası arkeolojiye daha çok önem verildi ve bir çok kurum kuruldu. Daha sonraları Türkiye’de yerli yabancı birçok arkeolog tarafından kazılar yapıldı. Bu kazılar; Bodrum, Didim, Efes, Göbeklitepe, Sart vs. gibi tarihi bölgelerde yapıldı. Kazılar sonucunda önemli eserler ve kalıntılar bulundu. Bunları korumak amacıyla dünyanın en önemli arkeoloji müzelerinden birisi olan İstanbul Arkeoloji Müzesi açıldı.

Türk arkeolojisi için önemli isimlere baktığımızda;

  • Bahadır Alkım
  • Tahsin Özgüç
  • Kenan Erim
  • Nimet Özgüç
  • Ufuk Esim

isimlerini sayabiliriz. Türkiye deki ilk sualtı arkeoloji müzesi; Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesidir.

Arkeoloji uygulamalı bir bilimdir. Bu açıdan bakıldığından Botanik ve Zooloji bilimlerine benzemektedir. Nasıl ki botanik bitkileri zoolojide hayvanları toplayıp sınıflandırıyorsa arkeolojide eski insan kültürlerini toplayıp sınıflandırır ve ait oldukları kültürleri belirlemektedir. Her bilimin olduğu gibi arkeolojininde çalışma aşamaları vardır.

a)YÜZEY ARAŞTIRMASI: Yer altında bulunan kalıntıları çıkarmak için titiz bir çalışma yapılması gerekir. Herhangi bir yeri kazmadan önce bilimsel yöntemler ile incelenmesi ve oranın yorumlanması gerekmektedir. Buna yüzey araştırması denir.

1-)Höyük: Arapların ‘tell’ , Perslerin ‘tepe’ dedikleri höyükler eski yerleşmelerin yıkılması veya doğal tahribi sonrasında onların kalıntılarıyla oluşan doğal olmayan tepeciklerdir. Türkiye de örnek olarak Karahöyük, Kültepe, Alacahöyük gibi…

2-)Akropal: Yüksek ve savunulması kolay tepeler üzerinde kale anlamına gelmektedir. Bu kale içinde sosyal ve dinsel yapılar vardır.Kral Akropalda korunur halk ise akropal’in eteklerinde yaşar.Örnek olarak Atina Akropolu , Bergama Akropolu ve Priene Akr. Gibi.

3-)Düz Arazi Yerleşmeleri: Bu yerleşmede surlar ile çevrili kaleler vardır. Savunma amacıyla surlar yapılmıştır. Halk ovalardaki düz arazilerde yaşamaktadır. Örnek olarak; Zincirli ve Kargamış kaleleri gösterilebilir.

4-)Kurumuş Nehir Yatağı: Bulunduğu yöreye ait seramik veya taşınmış malzemeyi toplamak ve ayrıca toprak altındaki tabakalaşmayı inceleyebilmek için yüzeyde yapılan araştırmaları kapsamaktadır.

5-)Tümülüs: Önemli şahıslara ait mezar yapılarıdır. Tümülüs ve höyüklerin dış yapısı yapay tepecikten oluşmuştur. Aralarındaki fark ise içyapılarındaki farklardır. Tümülüslerde iç kısım yapılırken tehlikelere karşı önemler almak için daha ciddi bir çalışma yapılır.( Soygun,doğal afetler..) Örnek olarak; Midas’ın Mezarı, Gordion Büyük Tümülüs’ü gösterilebilir.

6)Nekropol: Mezarlıkları kapsamaktadır. Genellikle kent dışında yer alırlar. Örnek olarak; Assos ve Termessos gösterilebilir.

b) BULMA:    Araştırma yapan arkeolog yüzeyde bazı veriler toplar. Bunlar çanak, çömlek, sikkeler, süs eşyaları olabilir. Özellikle çanak çömlek araştırma ile ilgili önemli bilgiler verebilir. Araştırmacı bulduklarını inceledikten sonra orayla ilgili kazı yapıp yapmamaya karar verir.

c)KAZI: Yüzey araştırması ve Bulma işleminden sonra yetkili makamlarca izin alınarak bu işte tecrübeli kişiler tarafından kazı işlemi yapılır. Arkeolojik kazılar amaçlarına göre
·    Planlı Kazılar
·    Kurtarma Kazıları
·    Rastlantısal Kazılar

Olarak sınıflara ayrılır.

ARKEOLOJİDE KULLANILAN TARİHLEME YÖNTEMLERİ

Radyoaktif Yöntemler:

  1. C14 Yöntemi
  2. Potasyum Argon Yöntemi
  3. Fizyon İzleri Yöntemi
  4. Termolüminesas Yöntemi
  5. Elektron Spin Rezonans Yöntemi

Radyoaktif Olmayan Yöntemler:

  1. Manyetik Alan Değişimi Yöntemi
  2. Resamizasyon Değişim Yöntemi
  3. Uranyum-Florin Yöntemi
  4. Obsidiyen Hidrasyon Yöntemi
  5. Dendrokonoloji Yöntemi
  6. Varv Yöntemi

Şimdi yukarıda verdiğimiz yöntemleri kısaca açıklayalım.

Radyoaktif Olan Yöntemler

C14 YÖNTEMİ :

POTASYUM ARGON YÖNTEMİ: Bir volkanik kayacın patlaması sırasında kayaçta daha önceden bulunan argonun yüksek sıcaklıktan dolayı kayayı terk etmesi esasına dayanır. Daha sonra potasyumun parçalanmasıyla oluşan argon gazı ölçülerek oluşumun tarihi saptanabilir.

FİZYON İZLERİ YÖNTEMİ: Uranyumun kendiliğinden füzyona uğraması sonucunda meydana gelen yüksek enerjili parçacıkların camlarda iz bırakması esasına dayanır. Bu yöntem daha çok cam, obsidiyen ve seramik eşyalara uygulamak mümkündür.

TERMOLÜMİNES YÖNTEMİ: (TL)  Radyoaktif parçalanma sonucunda minerallerde biriken enerji ısıtıldığında ortaya çıkar. Ortaya çıkan enerji miktarı maddenin içinde biriktirdiği radyasyon enerjisinin miktarına bağladır. Ne kadar enerji o kadar ışık denilebilir. Hiç enerji birikmemiş yahut içerideki enerji boşalmışsa ortaya hiç ışık çıkmayacaktır ve hiç TL olmayacaktır. TL maddenin etkileştiği radyasyon dozu ile bu enerjinin birikmesi için geçen sürenin bir ölçüsüdür. Bu yöntem ile kilden yapılmış araçlar, volkanik, kül, meteor gibi şeylerde kullanılabilir.

ELEKTRON SPIN REZONANS ( ESR ) YÖNTEMİ: Kristal yapıda biriken enerjinin ortaya çıkarılması esasına dayanır. TL yöntemi ile benzer özellikler taşımaktadır fakat TL yönteminden daha üstün bir yöntemdir. TL yöntemine göre sınırsız defa uygulanabilir ve kullanılan taneciklerin belirli büyüklükte olmalarına gerek yoktur. Tekstil vs gibi organik maddelerin incelenmesinde bu yöntem kullanılabilir.

Radyoaktif Olmayan Yöntemler

MANYETİK ALAN DEĞİŞİMİ YÖNTEMİ: Kayaç veya kil 700 derecede ısıtılıp soğumaya bırakıldığında yerin manyetik alanından dolayı ufak mıknatısların her biri kalıcı mıknatısa dönüşür. Yerin manyetik alan doğrultusu zaman içinde değiştiğinden dolayı bu yöntemle cisimlerdeki mıknatıs yönü ile yerin mıknatıs yönü arasındaki açıklığın oluşabilmesi için gerekli zaman hesap edilir. Bu yöntemi ısıya maruz kalmış kayaç ve seramiğe uygulamak mümkündür.

AMİNO ASİT RESAMİZASYONU YÖNTEMİ Tüm yaşayan canlıların proteinlerinde aminoasitler vardır ve kişinin ölümünden sonra aminoasitler realizasyona dönüşürler. Kemiklerde proteinin arındırılmasıyla yaş tahini yapılmaktadır.

URANYUM ve FLORİN YÖNTEMİ: Yeraltı sularında bulunan uranyum ve florin kemiklerde ve fosforlu mineraller içinde zamanla birikir. Bu birikimin hızı kemiğin civarında ki yer altı sularında bulunan uranyum ve florin miktarına bağlıdır. Diğer taraftan kemiklerde ki proteinlerin zamanla yok olmasına paralel olarak kemik içindeki azot miktarında azalma görülür. Bu azalma miktarı çevre şartlarına göre değişme göstermektedir. Bulunan örnekler içinde ki florin ve azot miktarları ölçülerek yaş tahini yapılabilir.

OBSİDİEN HİDRASYON YÖNTEMİ: Yeni açılmış bir obsidien yüzeyinin su kaparak hidrasyona uğraması ve bu hidrasyonun zamanla su içinde ilerlemesinden yararlanılmaktadır. Bu yöntem belli bir zamandan sonra kullanılabilirliğini kaybettiğinden çok fazla geriye gitmede kullanılabilen bir yöntem değildir.

DENDROKRONOLOJİ YÖNTEMİ: Kesik ağaç parçalarında ki halkaları belli bir teknikle sayarak o ağacın yaşını saptanmasını amacıyla kullanılmaktadır.  Bu yöntemin kullanılabilmesi için belli başlı şeyler gerekmektedir. Halkaların kalınlığı, boyu, yer altı sularına uzaklığı, ağaçta kesik veya yara olması gibi durumlar bu yöntemin uygulanması için önemlidir. Dendrokronoloji hem arkeolojik eserlerin hem de geçmiş yıllardaki iklim koşullarının öğrenilmesi için önemli bir yöntemdir.

VARV YÖNTEMİ: Buzullar çekilirken yada iklim yumuşamaya başladığında çukur alanlarla belli miktarda kil tortusu birikir. Bu killer göl tabakası üzerinde tabakalaşmaya başlar. Belli bir süre sonra bu göllerde ki sular buharlaşınca biriken kil tabakaları açığa çıkar. Ortaya çıkan bu tabakaların sayılması ile buzulların o yöreden çekilme tarihleri ortaya çıkar. Bu yöntemi ile cam, obsidiyen ve seramik eşyalara uygulamak mümkündür.

Arkeolojinin Tarihçesi

15. ve 16. yy da arkeolojinin bir bilim olarak ortaya çıkmasında Rönesans ve hümanistlerin Antik Çağ’a ve eserlerine yönelmesi etkili olmuştur.18.yy da İtalya da Pompei ve Herculenem kentlerinin kazılması arkeolojinin gelişmesini sağlamıştır. Arkeolojiyi bilim haline getiren Alman J.J Winckelmann’dır. Arkeolojinin babası sayılmaktadır.

WinckelmannJJ
WinckelmannJJ

J.J.Winckelmann insan yaşayışını, yapıtlarını ve kültürlerini öğrenmek için yer altında kalmış eserlerin çıkartılmasının önemini vurgulamıştır. Fransa imparatoru Napolyon Mısır seferinde yanına bir çok bilim adamı alarak bu ülkede ki antik kalıntı ve eserleri toplattırmıştır. Bu sayede Mısır Arkeolojisinin temelleri atılmıştır.Bu belgeler ilk kez ‘’ Description de L’Egpyte’’ adlı yapıtta yayınlanmıştır. Bu sefer sırasında  ‘’ Rozetta Taşı’’yardımıyla 1822 de Jean Francois Champollioni Eski Mısır yazısını çözer ve Eski Mısırdan kalma bir çok belgeyi okur. Mısırda  ( Kahire) Arkeoloji Müzesi kurulur ve arkeolojide sistemli bir döneme geçiş yapılır.

Alman Heinrich Schliemann Homeros destanlarının gerçekliğini kanıtlamak için Troia kazılarını yapmış ve Priamos’un hazinesini kaçırması Avrupa’da geniş yankı uyandırmıştır. Bu olayın asıl önemi eski destanlar da anlatılan hikayelerin bir hayal ürünü olmadığı bunların gerçek ve yaşanmış olaylar olduklarını kanıtlamasıdır.

Alexander Conze’nin Semen direk adalarında yaptığı kazılarda ilk kez fotoğraf kullanması arkeoloji dünyasında çığır açmaktadır.

İngiliz Arkeolog Flinders Petrie ilk defa sistemli kazı yöntemini gerçekleştirir ve bunun yöntemlerini ‘’Methods and Aims in Archaeolgy’’ adlı yapıtında anlatır.

1846 da H.C. Rawlinson Mezopotamya çivi yazısını çözmeyi başarır.

Anadolu da ilk kazılar ise 1871 de H.Schliemann tarafından Hisarlıkta yapılmıştır. Bu kazılar 1.Dünya savaşına kadar devam etmiştir. İstanbul Arkeoloji Müzeleri adına kazı yapan Makridi Bey ve H.Winckler gerçekleştirdikleri Boğazköy kazılarında Hitit arşivini ortaya çıkartırlar.

Kaynak: Taner AKSOY

Blog Başlıkları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunlarda ilginizi çekebilir

Başa dön tuşu