Malazgirt
Ülkemizin topraklarının bugün Türk yurdu olmasını sağlayan, yaklaşık 00 yıl önce Türklerin Anadolu’yu yurt yapmasını sağlayan kesin zaferlerden biri, tarihimizin en önemli savaşlarından Malazgirt savaşı, 26 Ağustos 1071 günü günümüzde Muş ilimizin sınırlarında bulunan Malazgirt ovasında, Selçuklu Devleti ve Roma İmparatorluğu arasında yaşanmıştır.
Roma İmparatorluğu (Doğu Roma yada Bizans olarak bilinse de gerçek tarihte sadece Roma olarak geçer) 11. Yüzyılda Anadolu ve balkanların hakimi olsa da özellikle Doğu sınırlarından akın akın Kafkasya dolaylarında Türkmenler geliyordu. Bu Türkmen akınları ve göçü sebebiyle Roma İmparatorluğu rahatsızlık içerisindeydi.
Doğu Roma İmparatorluğu devrin en güçlü devletiydi ve kuzeyde Erzurum’dan güneyde Urfa’ya kadar bir yay şeklinde her şehirde kaleler kurarak etkin bir savunma sınırı bulunmaktaydı. Ancak Selçuklu İmparatoru Alparslan, Türk akıncılarına Roma devletlerine akınlar ve seferler düzenleme izni vermişti. Bu akıncı Türk beyleri Malatya, Antakya ve Kayseri kalesine kadar seferlerde bulunmuştu.
1037 yılında kurulan Selçuklu devletine 1064 yılında tahta Sultan çıkmış ve Alparslan ise Suriye üzerinden sefere çıkarak güneyde bulunan Şii Fatimi Devletine sefer yaparak Ortadoğu’da toprak ve ganimet kazanmak istiyordu.
Roma İmparatorluğunda ise 1067 yılında X. Konstantin ölünce kraliçe Eudokia ünlü generalleri Romen Diyojen ile evlendi ve yeni imparator Diyojen olmuştu. Diyojen Ortodoks Hıristiyanlığında etkisi ile topraklarından Müslümanları atmak istiyordu ve gerçekten devasa bir ordu topladı. Bu ordu tam tehcizatlı ve sayıca yüksek olsa da çoğu paralı askerlerden oluşmakta, adeta günümüzdeki Birleşmiş Milletler gibi bir karma askerlerden oluşmaktaydı.
Diyojen Türkleri Anadolu’dan atmakta oldukça istekli ve hırslıydı. Hatta Selçuklu Devletini bu topraklardan sildikten sonra diğer İslam ülkelerini de fethetmeyi istiyor, devasa ordusu ile bunu başaracağını düşünerek fethettiği İslam ülkelerine hangi valilerini atayacağını bile belirlemeye başlamıştı.
Yer Malazgirt Türkler Kefen Giyiyor
Alparslan Roma kalelerinden Urfa’yı kuşatsa da alamadı ve yaklaşık 30 bin civarında olduğu düşünülen ordusu ile birlikte güneye doğru ilerlemeye başladı. Dimaş şehrini kuşatarak fetih için savaşacakken Roma ordusunun hareketlendiği haberi geliyordu. Sultan Alparslan iyi bir savaşçı olmasının yanı sıra casusluk teşkilatının savaş sanatında ne kadar etkili olduğunu tarihte kanıtlayan akıllı komutanlardan biriydi.
Etkin casus ağı Malazgirt savaşı öncesinde ona pekte güzel haberler getirmemişti. Roma kaynaklarından mütevellit sayısı yaklaşık 200 bin civarında olduğu tahmin edilen devasa Roma ordusu Malazgirt ovası üzerinden Van gölüne ilerlemekteydi. Hatta 12. Yüzyıl tarihçilerinden Edessalı Matta Roma ordusunun 1 milyon kişiden oluştuğunu öne sürmüştür.
Sultan Alparslan Romen Diyojen’in Van gölünü kuzeyden dolaşıp bugün İran sınırlarında yer alan ve o dönem Selçuklu başkenti İsfihan’ı fethedip Selçuklu ve Türkleri tarihten silme riski ile karşı karşıya olduklarını sezdi. Haksız da sayılmazdı. Romen Diyojen niyetini gizlemiyordu.
İki ordu 26 Ağustos 1071 günü karşı karşıya Malazgirt ovasında geldi. Malazgirt savaşı öncesinde genel tarihi kaynaklar Roma ordusunun Türk ordusundan yaklaşık 4 kat büyük olduğunu söylemektedir.
Tük ordusu açısından bakılınca karşılarındaki odunun büyüklüğü akla hayale sığmayacak kadardı. Askerlerin huzursuzluğunu sezen ve tedirginlik karşısında moralleri yükseltmek isteyen Büyük Türk Sultanı Alparslan Malazgirt meydanında tamamen beyaz bir kıyafet giyip atının da kuyruğunu bağlatarak çıktı. Beyaz giymesi, kefeni sembolize ediyordu.
Askerlerine eğer şehit olursa vurulduğu yere kendisinin gömülmesini emretti. Atıyla ordunun önüne gelerek Kuran’dan ayetler okudu ve Allah’ın zafer vaat ettiğini, İslam adına savaştıklarını söyledi. Kaybettikleri takdirde yurtlarının kafire geçeceğini, Müslüman Türklerin gavur zulmüne uğrayacağı gibi motive edici konuşmalarda bulunarak ordusunu cesaretlendirdi.
Haksızda sayılmazdı. Savaşı kaybetmeleri halinde Selçuklu başkentinin yolu Roma ordusuna açılacak, önüne güçlü bir engel çıkmadan Selçuklu devleti ve o yıla kadar elde ettikleri topraklar, Roma hakimiyetine geçecekti.
Romen Diyojen Kendinden Çok Emin
Roma İmparatoru ve güçlü bir general olan Romen Diyojen Alparslan’ın ordusunu kesin bir zafer ile alt edeceğinden oldukça emindi. Devasa ordusuna ve özellikle 1200 kişinin çektiği güçlü mancınıklarına güveniyordu.
Roma ordusu sağ kanadında Alyates, sol kanat Briyenos, merkez birlik ve arkada savaşın uzaması ve askerlerin yorulması halinde yerlerine geçebilecek şekilde arkada başlarında ünlü komutan Andronikas Dukas’ın komutasında tahkimat bölüğü ile savaş pozisyonu aldı.
Cuma günü öğleden sonra Türk süvarilerinin oklu saldırısı ile savaş başladı. Roma ordusu zırhlı birlikler ağırlıklı olmak üzere tam tehcizatlı askerlerden oluşuyordu. Türk ordusu ise genellikle atlı birlikler olup, ok atma becerileri yüksek askerlerdi. Ayrıca hızlı hareket edebiliyorlardı. İlk ok atışları ile Roma ordusu kayıplar verse de savaş düzenini bozmuyordu.
Alparslan’ın ordusu sayıca çok az olmasına rağmen, Sultan çok dahi bir komutandı. Roma ordusu bu dehayı küçümsemesi, tarihi bir yenilgi almalarına neden olacaktı.
Türk ordusu çarpışırken sürekli geri çekiliyordu. Malazgirt ovasının içlerine kadar Roma ordusu ilerlemişti. Hatta Alparslan’ın çadırı bile alındı. Tabi ki bu planlı bir geri çekilmeydi. Türklerin bu çekilmesini kaçıyorlar şeklinde algılayan Roma ordusunda Sağ ve sol kanat safları bozulurken, Romen Diyojen’in de içinde bulunduğu merkez hattı tamamen düzensizleşti.
Türklerin savaş doktrini olan sahte ricat, doğadaki sürüler halinde avlanan kurtlar izlenerek bulunmuş bir savaş tekniğiydi. Sahte ricat ile düşman sanki yenilgi alınmış gibi geri çekilme ile düzenden uzaklaştırılıp, belli bir notlaya çekildiğinde çevreden ani bir baskın ile çembere alınarak bozguna uğratılıyordu.
Malazgirt savaşında da tam olarak bu taktik uygulandı. Düzeni bozulan Roma ordusu belli bir noktaya kadar çekildikten sonra Türk boruları bir anda çalmaya başladı ve çevre tepelerden ani bir baskın ile Allah Allah nidaları atan süvariler, Roma ordusunun üzerine saldırıya geçti. Hilal taktiği ile bu kez sahte geri çekilme yapan Alparslan’ın ordusu tekrar atağa kalktı.
Düzeni bozulan Roma ordusu yavaş yavaş çembere alınıyordu. Roma ordusunun sağ kanadını koruyan Uz ve Peçeneklerden oluşan paralı askerler, o anda Selçuklu saflarına geçtiler ve Roma ordusunun sağ kanadı tamamen çöktü. Sol kanadı ani baskına dirense de bu kezde İmparator Romen Diyojen’in öldüğü haberi bir anda ordunun içerisinde fırtına gibi esti ve moraller iyice çöktü. Tahkimatta bekleyen Roma ordusuna bu haber ulaşınca, Andronikas Dukas’ın komutasında ki bu birlik hiç çarpışmadan geri çekildi. Türklerle çevrelenen Roma ordusu bir anda Türklerle çevrelenmişti.
Artık savaşı bırakmışlar hepsi kendi can dertlerine düşmüşlerdi. Çünkü çoğu paralı askerlerden oluşmaktaydı. Romen Diyojen ise tam merkezde kaldı ve Türklere esir düştü.
Malazgirt savaşı kendisinden kat ve kat fazla sayıda ve silah olaraktan da üstün olmasına rağmen Roma ordusunun kesin bir zafer ile mağlup edilip, Anadolu kapılarının Türklere açılmasını sağlayan tarihin en büyük zaferlerinden biri olarak adını yazdırdı. Sultan Alparslan esir aldığı Romen Diyojen’e çok iyi davranmış, tam bir misafirperverlik örneği sergilemiştir.
Savaşın ardından Malazgirt Urfa ve Antakya ile Ahlat kalesinin Türklere verilmesi, yıllık vergi ve yüklü bir altın ganimet karşılığında Romen Diyojen serbest bırakılmıştır. Fakat buna rağmen başkente gitse de yerine VII. Mihail’in yeni kral olarak tahta geçtiğini görmüş, Roma’da iç savaş yaşanmış, Romen Diyojen bu çekişmeyi de kaybetmiş ve sonunda yakalanarak kör edilmiştir.
Malazgirt saferinin sonuçlarından en önemlisi de Türklerin Anadolu’ya yerleşmesinin önü açılmış ve yoğun Türk göçleri bu bölgelere gelerek yüzyıllar boyu sürecek Trük hakimiyetinin ilk basamağı atılmıştır.