İnsanın Temel İçgüdüleri
İnsanın temel içgüdüleri iki grupta ele alınır. Bunlar cinsel güdüler ve hayatta kalma güdüleridir. Bunlara insani güdüler de denir.
İnsani güdülerden ilk beslenme içgüdüsüdür. Hayatta kalmak için yeni doğmuş bir bebek bile hemen süt emmek için hamle yapar ve içgüdüsel olarak onun kendisi için gerekli bir şey olduğunu bilir. Yalnızca insanlarda değil hayvan yavrularında da durum böyledir. Kedi yavruları daha gözleri kapalıyken annesinin memesini bularak süt içmesi gerektiğini bilir ve böylece hayatta kalır.
Beslenme güdüsünden sonra gelen güdü dışkılama içgüdüsüdür. Karnı doyan bebeğin vücudu ve sindirim sistemi çalışarak dışkılama yapmasını sağlar. Dışkılama sonucu vücutta bulunmaması gereken zararlı ya da fazla maddeler dışarı atılmış olur. Bu güdüyü öğretmek gerekmez, bebeklerde ve hayvan yavrularında kendiliğinden gelişen bir durumdur.
İnsanın Temel İçgüdüleri
Kendini koruma güdüsü de her canlıda olan dürtülerden biridir. Örneğin ateşin yanıcı olduğunu bilerek ondan kaçınma ya da hayatının tehlikede olabileceği durumu sezip ondan kaçınma güdüsü her canlıda vardır. İnsanın temel içgüdüleri bir tepkidir ve daha doğar doğmaz bu tepkileri vermeye başlar.
Üreme güdüsü de insanın temel içgüdülerinden biridir. Türünü devam ettirmek her canlının yöneliminde olan bir durumdur ve bu duruma her canlı çabuk adapte olur.
İnsanın içgüdülerinden biri de rekabet duygusudur. Kazanmak insana büyük bir haz verir ve her durumda kendini bir yarışta hissedebilir. Saldırma içgüdüsü de insanda olan güdülerden biridir. Savaşlar, saldırılar bu güdü sayesinde var olurlar ve devam ederler. Her güdü sonuç olarak hayatta kalma durumuna bağlanır ve yaşam bu güdünün üzerinden devam eder.
İçgüdüsel Davranışlar
İnsan dürtüleri belirli gruplarla ele alınır. Örneğin açlık ve susuzluk, anne olma, cinsel yaşam gibi içgüdüler fizyolojik grupta yer alırlar ve buna göre incelenirler. Bu davranışlar direkt olarak insan bedeniyle alakalı ya da insanın bedenini korumaya yönelik güdüler olduğu için bu şekilde adlandırılır. İnsan temel içgüdüleri fizyolojik açıdan bir hayatta kalma mücadelesi diyebiliriz.
Bu güdü grubundaki davranışsal doğuştan gelen davranışlardır. Bebekler doğdukları zaman anne sütünü bilinçsizce ararlar. İnsan bedeni ve yapısı sürekli çalışan bir yapıda olduğu için devamlı bir hareket hali vardır ve kendini kanıtlamaya çalışır. Çevresel etkenler içgüdüsel davranışları değiştirebilir ya da yeniden oluşturabilirler. Örneğin normal iklimde yaşayanlar küçük hava değişimlerden çabuk etkilenebilirler fakat zaten sert iklimde yaşayan insanlar için bu değişimler pek de büyük olay değildirler.
Doğuştan gelen bu davranışlar her canlıda bulunur. İnsanlar üremesi, yemek araması ve bulması bu davranışların en temelinde olanlardır. Aynı durum hayvanlar için de geçerlidir. Mesela bir örümceğin yaşamak için ağ örmesi içgüdüsel bir davranıştır.
Her canlı susar fakat çevresel faktörler suyun bulunması konusunda edinilen davranışlarda değişiklik gösterirler. Güdü gruplarından bir diğeri de sosyal güdü alanıdır. Sosyal güdü öğrenilmiş davranışlardır diyebiliriz.
Sevme ve sevilme, büyüklere gösterilen saygı, başarılı olma isteği, rekabet duygusu, toplum içinde gösterdiğimiz davranış kalıpları sosyal güdülere örnek oluşturur. Sosyal güdüler kültürden kültüre değişiklik gösterir. Örneğin doğu kültüründe anne baba önünde bacak bacak üstüne atmak ayıp sayılır fakat batı kültüründe böyle bir durum yoktur.
Başka insanlara ihtiyaç duyma ve sosyalleşme insan için içgüdüsel bir durumdur diyebiliriz. Yalnız olmama ve sevdikleriyle bir arada durma her insanın yaşamı boyunca olmaya çalıştığı yerdir. Bu da bir nevi hayatta kalma içgüdüsüdür çünkü insan sevdikleri sayesinde daha güvenli bir yaşam süreceğini içgüdüsel olarak bilir.
İçgüdü Davranışlarının Özellikleri
Güdüler bir çeşit uyarıcıdırlar. İnsanların bilerek ya da bilmeyerek toplumsal bir varlık olmak için ve hayatta kalmak için yaptığı davranışlar bütünüdür. İnsan temel içgüdüleri insan hayatı için gerekli olan davranışlardır. Gereksiz ya da fazla bir güdü yoktur.
Fizyolojik güdüler insanın içinden gelen uyarıcılardır ve hayatta kalma savaşında yol belirleyici olurlar. Sosyolojik güdüler dışarıdan gelen uyarıcılardır ve insanın toplumsal alanda hayatta kalmasını ve uyum sağlayabilmesini sağlarlar.
Beslenme güdüsü doğuştan gelirken cinsellik güdüsü olgunlaşma sürecinde elde edilir. Her davranışın belirli bir zamanı vardır ve gerekli durumlarda ortaya çıkar. Fizyolojik güdüler tüm canlılarda ortak benzerlikler gösterir. Açlık ve susuzluk en temel içgüdülerden biridir ve tüm canlılar için hayatta kalma meselesidir.
İçgüdülere bağlı olarak gerçekleşen davranışlar doğuştan gelir fakat her daim aynı kalmaz. Evrim süreci boyunca içgüdüsel davranışlar da değişiklik gösterebilir. Arıların bal yapması ve petek inşa etmesi hayvanlar aleminden güzel bir örnektir. Doğuştan geldikleri için öğrenilmemiş davranışlar da diyebiliriz.
Sosyal güdüler de bizi hayatta tutmak için gerçekleşir fakat bunlar sonradan öğrenilen davranışlardır. Yetiştiriliş tarzına, yaşanılan coğrafyaya bağlı olarak değişiklik gösterirler. Dinler sosyolojik güdüleri en çok etkileyen etmenlerden biridir. Bir Müslüman ile Hristiyan kimsenin sosyal güdüleri aynı değildir ve çatışma halinde olabilirler.
Hayatta kalma içgüdüsü her canlı için ortaktır ve yaşamını bu davranışlar üzerinden inşa ederler.