Halk Bilimi Kuramları ve Tarihi Gelişimi

1.1. Gelişme Kuramı: Benzer kültür ve medeniyetlerin bazıları daha ileri sevideyken bazılarıysa geride kalmıştır. Gelişme kuramı, bunun nedenini belirlemek amacıyla ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda kuram, farklı kültürlerin benzer edebiyat ürünlerine sahip olma nedenlerini de araştırmaktadır. Araştırmalar sonucunda ortaya çıkan yargı, insan ruhu her yerde aynıysa birbirinden habersiz benzer edebiyat ürünleri yaratması da olağandır şeklindedir. Gelişme kuramının en önemli temsilcisi: Edward Burnett Taylor’dur.

1.2. Yayılma Kuramı: Kuram, benzer halk edebiyatı ürünlerinin ortaya çıkış nedenlerini araştırır. Araştırma sonucunda da dünyada bir kültür merkezi olduğunu ve ürünlerin oradan yayıldığını ortaya çıkarır. Aynı zamanda kuram kapsamında arkeoloji ve antropoloji çalışmaları da yapılmıştır. Kültür merkezleriyle ilgili iki farklı görüş vardır. Eliot Smith ve arkadaşları kültür merkezinin Mısır olduğunu, Viyana yayılmacıları ise on ii farklı kültür merkezi olduğunu ve bu merkezlerin göçle yayıldığını söyler.

1.3. Tarihi – Coğrafi Fin Kuramı: Yayılma kuramından ortaya çıkmış bir kuramdır. Aynı zamanda kuramın ortaya çıkışında Finlilerin kendi kültürlerine ulaşmak istemelerinin de etkisi olmuştur. Karşılaştırmalı Folklor Kuramı olarak da bilinmektedir. Aynı zamanda ülkemizde de Edisyon Kritik olarak adlandırılır. Kuramın kurucusu Julius Krohn’dur. Ardından da oğlu Kaarle Krohn akımı devam etmiştir. Eş metinler incelenerek metinlerin ilk haline, urforma ulaşmaya çalışılmıştır. Kuramda uluslararası metin kataloglarından yararlanılmıştır. Türkiye’de de ilk kez 1966 yılında uygulanmıştır.

1.4. Psikanalitik Kuram: Yaygın olarak kullanılmış fakat çok fazla eleştirilmiş bir kuramdır. İnsanların bastırılmış duyguları bilinçaltına itilir, halk bilimleri ürünleri de bu bastırılmış duyguların ortaya çıkmasıdır görüşü vardır. Sigmund Freud bu kuramın kurucusudur. Rüyaların Yorumu adlı eserinde bilinçaltındaki bastırılmış duyguların halk bilimi ürünlerinin kaynağı olduğu görüşünü belirtir. Freud, kuramı sembollerle psikolojik açıdan da açıklamaktadır.

1.5. Yapısalcı Kuram ve Yöntem: Kuramın esin kaynağı dil bilimi çalışmalarıdır. Kuramın amacı ise halk bilimi ürünlerinin temel özelliklerini inceleyip çıkan sonucu tüm evrensel ürünlere uygulamaktır. Yapısalcı kuram, edebiyat tarihinde ortak şekilde kabul gören gramer yapıları ortaya çıkarmıştır. Halkbilimci Alan Dundes’e göre yapısalcı kuramın halk bilimine katkıları şu şekildedir: türleri tanımada bir ölçüttür, yapısal sonuçları farklı kültürlere uygulamaktadır, somut ve nesnel bir çalışmadır.

2.1. İşlevsel Halk Bilimi Kuramı: Bu kuram antropolojik yöntem olarak da bilinir. Metinleri değil, metinlerin oluşturdukları bağlamı esas alan bir kuramdır. Anlatıcı neden aktarır, dinleyici neden dinler? soruları ile ilgilenir. Kuramın temsilcileri; Molinevski, Franz Boas’tır.

Bascom’a göre halk bilimi kuramlarının dört işlevi bulunmaktadır: hoşça vakit geçirme/eğlendirme işlevi, değerlere/törelere destek işlevi, eğitim ve kültürün kuşaklara aktarılması işlevi, toplumsal ve kişisel baskılardan kurtulma işlevi.

2.2. Performans Teori: Kuram metni dinleyici, icracı ve bağlamı esas alarak inceler. Kuramın temsilcileri; Ben Amos, Alan Dundes, R. Bauman, Abrahams’tır.

2.3. Sözlü Kompozisyon Teorisi: Homer Meselesi olarak da bilinen kuram, Milman Parry ve Albert B. Lord tarafından ortaya atılmıştır. Cevap vermek istedikleri soru: “Homer’in Odessa ve İlyada adlı eseri sözlü kültür ürünü müdür?” Bu soru üzerine ilk olarak çalışmaya Milman Parry başlamıştır. Albert B. Lord ise soru üzerine Yugoslavya, Arnavutluk, Bulgaristan’da incelemeler yapmıştır. Bu incelemeler sonucunda “Destanların Söylencesi” adlı eseri yazmıştır. Araştırmalar sonucunda Lord, destanların Homer tarafından önce sözlü olarak öğrenildiği daha sonra ise yazıya geçirildiği kanısına ulaşılmıştır.

3.1. Mitolojik Teori: Jacob Grimm, ortak aile dili çıkarmak için uyguladığı karşılaştırmalı dil bilimi yöntemini folklore uygulamıştır. Bunun sonucunda da “Alman Mitolojisi” eserini yazmıştır. Amaç da ortak kültürel miras çıkartmaktır.

3.2. Mitlerin Meteorolojik Gelişimi Teorisi: Dil bilimci Franz Felix Adalbert Kuhn, Hint – Avrupa karşılaştırmalı dil bilim yöntemiyle Hint – Avrupa mitleri üzerine çalışmaktadır. Ve bu çalışmanın sonucunda mitlerin temelinde; fırtına, yağmur, şimşek, karın var olduğu sonucuna ulaşmıştır.

3.3. Masalların Göçü ve Kültürel Ödünçleme Teorisi: Theodor Benfey “Kelile ve Dimne” adlı masalı incelemiştir. İnceleme sonucunda Hint – Avrupa masalları arasında ortaklık bulmuştur ve bunu da kültürel ödünçlemeye bağlamıştır.

4.1. Tarihi Yeniden Kurma Kuramı: Kuramı, L. Gomme ve A. Long geliştirmiştir. Japonlar tarafından yaygın olarak kullanılan kuram, tarihin karanlık dönemlerini aydınlatmak için halk bilimi kuramlarından faydalanılmıştır.

4.2. Evrimsel Halk Bilimi Teorisi: Tyler ve A. Long tarafından geliştirilmiştir. Mitolojik kuram ve ödünçleme teorisini yetmediğini düşünerek ortaya çıkmış bir kuramdır. Evrim teorisini esas almaktadır. Tüm toplumların benzer gelişim evrelerinden geçtiğini; gelenek ve göreneklerinin benzediğini söylemektedir.

4.3. Mit – Ritüel Kuramı: Mitlerin tarihsel gerçek olmadığını ritüellerle ilişkili olduğunu söyler. Kuramın temsilcisi Lord Raglan’dır.

4.4. Tarihi – Kültürel Halk Bilimi Kuramı: Ratzel, Friedrich, Frabenius gibi isimler tarafından geliştirilmiş bir kuramdır. Evrimsellik ve tarihi kültürelliği karşı karşıya getirmiştir. Evrimsellik geri planda kalmıştır ve insanın tarihten soyutlanamaz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

4.5. Biyolojik Halk Bilimi Kuramı: Van Gennep kuramın en öenmli temsilcisidir. Kuram, halk biliminin biyoloji ile ilişkili olduğunu söylemekte, tarihle ilişkisini ise reddetmektedir. Bunun açıklaması olarak da halk biliminin yaşamakta olan malzemeyi incelediğini söylemektedir.

4.6. Seçkin Kültürün Dibe Batması Kuramı: N. Naumann ile şekillenmiş bir kuramdır. Folklorün kaynağının seçkin kültür, halk olduğunu söyleyen bir kuramdır.

4.7. İdeolojik Halk Bilimi Kuramı: Bu kuram, halk biliminin ideoloji ve sömürgecilik için araç olduğunu söylemektedir. Örneğin, Almanya’da Naziler, SSCB’de Kominizim gibi.

4.8. Kültürlerarası Çaprazlama Yöntemi: Masal, efsane, atasözü gibi türlerle evrensel düzeni tespit edip ortaya koyan bir yöntemdir. Bu yöntem, kültürel değerlerin sayılarına, örtüşen dizelerine göre çalışmalar yapmıştır.

4.9. Yığın Kültür Kuramı: Teknoloji ile halk bilimi ürünlerinin kaybolduğunu ortaya atan bir kuramdır. Kuramdaki en önemli amaç, teknoloji karşısında gerileyen halk bilimini yapılandırmaktır.

Halk Biliminin Tarihî Gelişimi

Halk bilimi, öncelikle dünyada daha sonra ise Türkiye’de belirli isimlerinin öncülüğünde gelişmiştir. Bu tarihî gelişimi dünyada ve Türkiye’de olmak üzere iki ayrı başlık altında ele almak gerekmektedir.

Dünya’da Halk Biliminin Gelişimi

Dünya’da halk biliminin gelişimi mağara duvarları, Heredot ve Amerika’ya giden gezginlerle başlamıştır. Halk bilimin ilk olarak boş inançlar üzerine başlamış olduğunu söylemek mümkündür. Daha sonra ise Alman kültürünü yüceltmek için çalışmalar yapmış olan edebiyatçı Herder gelmektedir. Herder, ilk olarak 1770 yılında “Ulusçu Folklor” paradigmasını kurmuştur. Bu paradigmayla birlikte Halk biliminin felsefi alt yapısı oluşmuş, bir temeli atılmıştır. Herder’in halk bilimi üzerine yapmış olduğu bir diğer çalışması ise Alman halk türkülerini derlemesi olmuştur.

Herder’in atmış olduğu bu temeller ve çalışmalarla birlikte halk bilimi ateşi dünyada yanmaya başladı ve sonrasındaki çalışmalarda bu ateşi daima körükledi denebilir. Herder’in ardından onun zihninden geçenleri uygulayan Grimm Kardeşler olarak bilinen Jacob Grimm ve Wilhelm Grimm gelmiştir. Esas olarak halk biliminin dünyada başlangıcı olarak da Grimm Kardeşler bilinmektedir. 1812 yılında yayımladıkları “Ev ve Çocukları Masalları” adlı eser halk biliminin gelişimi için oldukça önem arz etmektedir.

Grimm Kardeşlerin ardından ise halk bilimi üzerine en büyük adımı atan William John Thoms gelmektedir.  Avrupa’da ilk olarak “folklore” terimini kullanan isimdir. Bu terimi ilk olarak 1846 yılında Athenaeum Dergisinde kullanılmıştır. Terim İngilizce folk (halk) ve lore (bilim) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur.  

Bu terimin kullanılmasının ardından da halk bilimi için gelişmeler art arda gelmiştir. 1872 yılında Stockholm’de folklor arşivi kuruldu, bu arşivin adı Nordiska Arkiv’dir. 1875 yılında, Fransa’da “Melusine” adındaki ilk folklor dergisi yayımlandı. 1878 yılında Londra’da “The Folklore Society”adında ilk folklor derneği kuruldu. Bundan sekiz yıl sonraysa Oslo Üniversitesinde ilk folklor kürsüsü kuruldu.

Dünyada Herder ile başlayıp devam eden bu halk biliminin gelişimi Türkiye’yi de tesiri altına aldı ve ülkemizde de halk bilimi çalışmaları başladı.

Türkiye’de Halk Biliminin Gelişimi

Halk bilimi çalışmalarında bizlere kaynak olan en önemli eserler Kaşgarlı Mahmut’un Dîvânu Lugâti’t-Türk adlı eseri ve Evliya Çelebi’nin Seyehatnâmesi’dir. Tanzimat dönemi ile birlikte ise çalışmalar Şinasi ile başlamıştır. Şinasi’nin “Durub-i Emsal-i Osmaniye” adı altında atasözleri derlemesi, masal çevirileri, halka ait deyimlerin ve orta oyununun yer aldığı “Şair Evlenmesi” adlı çalışma halk bilimi için önemlidir. Tanzimat döneminin bir diğer ismi Namık Kemal de Tahrib-i Harabat adlı eserinde hece ölçüsünü aruz ölçüsüyle mukayese ederek hece ölçüsünün üstünlüğünü dile getirmiştir.

Bunun haricinde Ziya Paşa’nın Harabat adlı eserini eleştirdiği Takip eseri de halk bilimi çalışmaları arasında yer almaktadır. Ziya Paşa da Şiir ve İnşa adlı eserinde Halk şiirini Divan şiirinin üstünde tutmuştur. Ve bunun haricinde de eserlerinde halk şiirine ve hece ölçüsüne yer vererek halk bilimine kaynak olabilecek eserler vermiştir. Yine Tanzimat dönemi sanatçılarından Ahmet Vefik Paşa da Lehçe-i Osmanî adlı sözlük türündeki eseri, atasözleri ile ilgili Müntehabat-ı Durub-ı Emsal adlı eserleriyle halk bilimine katkı sağlamıştır. Ve aynı zamanda 1885 yılında, Ahmet Vefik Paşa ve Macar Türkolog Ignác Kúnos arasındaki bir konuşmada folklor terimi geçmiştir. Ülkemizde ilk kez folklor terimi böylelikle kullanılmıştır.

Terimin de kullanılması ile birlikte halk bilimi çalışmaları kuvvetlenerek devam etmiştir. Ziya Gökalp, folklorü tanıtan “Halk Medeniyeti I – Başlangıç” adlı yazıyı yazmıştır. Bu tanıtım yazısında “halkiyat” terimini kullanmıştır. Fuat Köprülü ise İkdam gazetesinde “Yeni Bir İlim: Halkiyat – Folklor” yazısını yazmıştır. Ve 1924 yılındaysa İstanbul Üniversitesine bağlı olarak “Türkiyat Enstitüsü” açılmıştır. Bu enstitü akademik eğitim ve yayın anlamında halk bilimi için bir ilktir. Rıza Tevfik Bölükbaşı da folklore/ folklor temrinin kullanmış, atasözlerini “hikmet-i avam terimini kullanmıştır. Ve yine Bölükbaşı “Raks” adlı bir halk oyunu yazısı yazmıştır. Kısacası denebilir ki bu erken dönemde Ziya Gökalp, Fuat Köprülü, Rıza Tevfik Bölükbaşı gibi isimler folklorün, halk biliminin fayda ve gerekliliğine değinmişlerdir.

1946 yılında ilk olarak Anadolu Halk Bilgisi adıyla kurulmuş bir Türk Halk Bilgisi Derneği de folklor araştırmaları üzerine faaliyet göstermiştir. Dernek, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, İshak Refet ve İhsan Mavi tarafından kurulmuştur. Bu derneğin yayın organları da Halk Bilgisi Mecmuası ve Halk Bilgisi Haberleri’dir. Derneğin ilk yayını da bilimsel kriterlerde bir derleme olmuştur. Dernek, 1981 yılında faaliyetine son vermiştir. Ardından açılmış olan Hars Hasar-ı Atika ve Kütüphane Müdürlüğü, Etnografya Müzesi, Türk Tarih Kurumu (1932), Türk Dil Kurumu (1932), Milli Folklor Enstitü (1966) açıldı. Halk bilimi üzerine yapılan çalışmalara destek veren kurumlar arasında yer aldılar.

1939 yılında Pertev Naili Boratav öncüsünde Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde “halk edebiyatı kürsüsü” açıldı. Fakat Pertev Naili Boratav’ın komünist olarak değerlendirilmesinden dolayı dönemin hükümeti tarafından 1948 yılında kapatıldı. Kürsünün kapatılmasıyla birlikte akademik anlamda halk bilimi çalışmaları büyük bir sekteye uğramıştır.

Ardından Mehmet Kaplan’ın Atatürk Üniversitesindeki çalışmaları ile birlikte akademik anlamda halk bilimi çalışmaları devam etmiştir. Akademik anlamdaki bu büyük adımın ardından Şükrü Elçin, Umay Günay ve Dursun Yıldırım Hacettepe Üniversitesinde, Saim Sakaoğlu Selçuk Üniversitesinde, Fikret Türkmen Ege Üniversitesinde, Muhan Bali ve Bilge Seyitoğlu Atatürk Üniversitesinde, Abdurrahman Güzel Gazi Üniversitesinde çalışmalarını yürütmüştür. Günümüzde ise ülkemizde bulunan vakıf ve devlet üniversitelerinin hemen hemen hepsinde halk bilimi üzerine çalışmalar yapılmaktadır.

Blog Başlıkları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunlarda ilginizi çekebilir

Başa dön tuşu