Dünyanın En Korkunç Yerleri ve Olayları
İnsaoğlunun yerleşik hayata geçmesinden bu güne dek savaşlar, işkenceler, korkunç ölümler peş peşe sıralanmıştır. Ancak dünya üzerinde bazı noktalar var ki bir zamanlar bu bölgelerde yaşanmış korkunç olayların negatif etkisi günümüzde bile halen sürüyor. Çoğu insan buralarda paranormal olayların yaşandığına inanıyor. Kimileri ise şehir efsanesi olduğunu düşünüyor.
Tarihi kan ve işkenceyle dolu Dünyadaki en korkunç 10 yeri listeleyip, bu bölgeler hakkında bilgilendirme yapmaya çalıştık. Tüyler ürperten bu yerlere hep birlikte göz atıp, yaşandığı iddia edilen paranormal olaylar gerçek mi yoksa şehir efsanesi mi olduğunun kararını sizlere bırakalım…
1 – Spitalfields – Whitechapel, Doğu Londra, İngiltere
Doğu Londra‘nın Spitalfields Whitechapel bölgesi Orta Çağ da ticari olarak büyümekte olan bir yerdi. Çoğunlukla yahudilerin yaşadığı bu bölge Shakespare oyunlarında anlatılan şehirlerin tam bir kopyası gibiydi. Fakat her madalyonun diğer bir yüzü olduğu gibi Whitechapel’in de diğer bir yüzü vardı. Bölgede fakir fahişeler, hırsızlar ve askerlerden oluşan yoksul bir kesim yaşıyordu.
1888 yılında Doğu Londra’da tüm ülkeyi şok eden sadist işkencelerle işlenmiş korkunç cinayetler görülmeye başlandı. Mary Ann Nichols, Catherine Eddowes, Elizabeth Stride, Annie Chapman ve May Kelly ismindeki fahişeler korkunç işkencelere maruz bırakılarak vahşice öldürüldü. Cinayetlerin tamamı 4 ay gibi kısa bir süre içinde işlendi. Bu cinayetlerin faili birçok film ve kitaba konu olan Karın deşen Jack olarak bilindi.
Ancak işin ilginç yanı karın deşen Jack’ın aslında kim olduğunun bulunamamasıdır. Birçok insan Jack’in bulunmasının mümkün olmadığını çünkü onun bir insan değil paranormal bir varlık olduğuna inanıyordu. Bu düşüncelere son verilmek için günümüzden birkaç yıl önce eski bir mezar açılarak DNA testi yapıldığı ve karın deşen Jack’in (Ripper Jack) Polonya asıllı Aaron Kosminski olduğu iddia edildi.
Ülkemizin Tarihi Zenginlikleri Nelerdir?
Günümüzde çoğunlukla Bangladeş, Hint ve Pakistanlıların bulunduğu göçmen semti Whitechapel‘de yaşayan insanların birçoğu halen Jack’in hayaletinin sokaklarda dolaştığına inanıyor. Bölge sakinlerinden bazıları geceleri sıra dışı sesler duyduklarını, anlamsız ürkütücü hisler yaşadıklarını ve Jack’in bedensiz görüntüsünün ortaya çıktığını söylüyor.
2 – Bran Şatosu – Walachia, Transilvanya, Romanya
3. Vlad’a ait olan Bran Şatosu ya da kalesi 1438 – 1442 yılları arasında Osmanlılara karşı savunuldu. Bu şatoda Dracula olarakta bilinen Vlad’ın esirlerine yaptığı işkencelerle bilinmektedir. Vlad esirlerine yaptığı sadist işkenceleri bizzat izleyerek gördüğü manzaradan zevk alıyordu. Vlad’ın işkenceleri arasında esirleri kazığa oturtması en meşhur olanıydı ancak bunun yanısıra akla hayale sığmayan insanlık dışı birçok işkence tekniğini kullanmaktaydı.
Türk ordusunun şatoyu kuşatması sonrası dayanacak gücü kalmayan Vlad kaçarak kurtulmak istedi. Oğlunu sırtına alarak kaçan Vlad’ın oğlu arbede esnasında yere düşerek öldü. Karısı bir kuleden atlayarak ihtihar etti. Kendisinin ise gizli bir geçitten kaçarak dağlık arazide izini kaybettirdiği düşünülüyor.
Kulaktan kulağa dolaşan efsanelere göre Vlad’ın hayaleti Bran şatosu etrafında dolaşıyor. Bölgeye giden birçok turist yaşadığı paranormal olayları anlatıyor. Ayrıca kalenin zindanlarına giren çoğu insan ürpertici sesler duyduklarını ve hızla geçen karartılar gördüklerini söylüyor.
3 – Kolezyum – Roma, İtalya
Sezar’ın yönetiminde olan Kolezyum Roma vatandaşlarının eğlence merkeziydi. Ancak buradaki eğlence anlayışı dökülen kanları görme arzusundan başka bir şey değildi. Binlerce insanın seyirci olarak katıldığı organizasyonlar düzenlenir, gladyatör ismi verilen köleler ölümüne dövüşürdü.
Kolezyum’un arena olarak bilinen kumları üzerinde yalnızca gladyatörler değil, yasalara karşı suç işleyen, asillere saygısızlık yapan, din suçları işleyen insanlarda infaz edilirdi. Bunların ölümleri bazen gladyatörler tarafından gerçekleştirilir bazen de aç aslan ve kaplanlara atılarak infaz edilmeleri sağlanırdı. Kolezyum aynı zamanda şov amaçlı hayvan öldürmek içinde kullanılan bir yerdi.
Bölgeye giden turistlerden bazıları fısıldama sesleri ve aslan kükremelerini duyduğunu söylüyor. Hatta geceleri kolezyumda hayalet bir muhafız gördüğünü iddia edenler bile var. Bugün bile kolezyumu gezmek için turist olarak giderseniz bu bölgenin negatif enerjisini üzerinizde hissedebilirsiniz.
4 – Edinburgh Yeraltı Mahzenleri – Edinburgh, İskoçya
Edinburgh yeraltı mahzenlerinin anlatıldığı bolca ürpertici hikaye var. Hatta günümüzde bu yeraltı mahzenlerine rehber eşliğinde turlar düzenlenmekte, turistlere bu hikayelerden anlatılmakta. Bu turlara Hayalet Turları deniliyor.
Bu yeraltı mahzenleri geçmişte tüccarların mallarını saklamak için kullandığı bir nevi depoydu. Ancak aşırı nem nedeniyle malların zarar görmesi sonucu kullanılmaz hale geldi. Fakir ve aç insanlar burayı kendilerine barınak haline getirdi. Burada yaşayan evsiz insanların çoğu anlamsız şekilde çürüyen bedenlerine tanık oldu. Salgınlar yaşandı ve sayısız ölüm meydana geldi.
Sonrasında bölgeyi araştırmak isteyen insanlar dışarı çıktıklarında mide bulantısı yaşadı. Vücutlarında morluk ve çizikler olduğunu gördüler. Mahzenlerin bazı odalarının perili olduğuna inanılmaya başlandı. Çekilen bazı fotoğraflarda sıradışı görüntülerin olduğu fark edildi.
5 – Gettysburg, Pensilvanya
Efsanelere göre Gettysburg’da yaşanan 1863 iç savaşı sırasında Pensilvanya askerleri beyaz aygır üzerinde bir hayalet gördüler. Savaşı kaybetmek üzereyken hayalet sayesinde savaşı kazandılar.
Bu savaşın yaşandığı yerde günümüzde bile hoş bir manzara yok. Bu alanı gezen turistler üşüme hissi ve huzursuzluk yaşadığını iddia ediyor. Hatta savaş halen devam ediyormuş gibi top sesleri ve yaralı askerlerin inlemelerini duyduğunu söyleyenler bile var.
Bu paranormal hikayeler yalnızca savaş alanı ile sınırlı kalmıyor. Gettysburg sokaklarında geceleri dolaşan hayaletleri gördüğünü iddia edenlerin sayısı hiçte azımsanacak miktarda değil. Şehir mezarlığının giriş kapısında hayalet nöbetçilerin olduğu ve bölgenin perili olduğu kulaktan kulağa yayılan efsaneler arasında.
6 – Birim 731 Deney Kampı – Harbin, Mançurya, Çin
Japon İmparatorluk Ordusu tarafından kurulan Birim 731 Deney Kampının kapıları cehenneme açılan kapı olarak tabir ediliyordu. Buranın meşhurluğu tarihte bu kampta yapılan insanlık dışı deneylerden ötürü. Japon ordusu 2. Dünya Savaşı sırasında Mançura’yı ele geçirdi ve Mançura halkı üzerinde akılalmaz deneyler yaptı.
Ünite 731‘de her gün insanlık dışı farklı bir ölümcül deney gerçekleştiriliyordu. Yaklaşık 250 Bin Mançuralıya biyolojik deneyler yapıldı. Bu deneyler sonrasında kimse sağ kalmıyordu. Birim 731’e denek olarak getirilen bu insanların bir kısmına veba, şarbon, kolera gibi hastalıkların virüsleri enjekte edildi. Bazıları ise anestezi yapılmadan ameliyat edilerek iç organları araştırıldı. Hamile kadınlarda anestezi yapılmadan karınları kesilerek bebekleri alındı ve üzerlerinde deneyler yapıldı.
Burada üzerinde test uygulanan çocuk, kadın ve erkekler insan olarak görülmüyor, yalnızca test sonuçlarını görmeleri açısından gerekli olan yaratıklar olarak düşünülüyordu. Deneyler sonrası sağ kalabilen az sayıda insanında yaşamasına izin verilmiyor, demiryolu raylarına bağlanarak trenin üzerlerinden geçmesiyle parçalanmaları sağlanıyordu.
Böylesi korkunç bir tarihe sahip Birim 731‘in negatif enerjisi bugün bile bölgeyi ziyaret eden insanların üzerinde görülüyor. Ayrıca bölgede olağandışı paranormal olaylarında rapor edildiği bilinmekte. Burada çekilen video kayıtlarında tuhaf seslerin duyulduğu ve ne olduğu anlaşılamayan görüntülerin olduğu iddia ediliyor.
7 – Auschwitz-Birkenau Toplama Kampı – Oswiecim, Polonya
Kan donduran bir geçmişe sahip Auschwitz-Birkenau toplama kampı Hitler döneminde Nazi Almanyası tarafından 1940’lı yıllarda toplama kampı ve imha merkezi olarak kullanıldı. Bu kampta çok sayıda insanı 20 Dakika içinde öldüren gaz odaları bulunuyordu.
Gaz odalarında çoğunluğu Yahudi, Polonyalı ve Çingenelerin oluşturduğu 2.5 Milyon çocuk, kadın ve erkek yaşları farketmeksizin öldürüldü. Gaz odalarında öldürülen insanların cesetleri krematoryum ismi verilen fırınlarda yakılarak küle çevrildi.
6 Gaz odası ve 4 ölü yakma (krematoryum) tesisini içinde bulunduran bu katliam fabrikası günümüzde ücretli turlar ile gezilebiliyor. Kampın bulunduğu yerin çevresi gelişmemiştir ve genel olarak ölümcül bir sessizliğe sahiptir. Kampın insanlar üzerinde bıraktığı kendine has bir depresyon hissi var. Buraya giden turistlerden bazıları sebep yokken şoka girdi. Bazıları ise görünmeyen ellerin kendilerine dokunduğunu iddia etti. Ölüm odalarında paranormal varlıkların olduğunu gösteren fotoğrafların bulunduğu da iddia ediliyor.
8 – Aokigahara Ormanı – Japonya
Japonya sınırları içerisinde bulunan Aokigahara Ormanı Cehenneme açılan yedi kapıdan biri olarak tabir ediliyor. Diğer yandan Aokigahara, intihar ormanı ve ağaçlar denizi olarak ta isimlendiriliyor.
Bu ormanda her yıl yaklaşık 500 kişi intihar ederek yaşamına son veriyor. Fuji Dağı‘nın kuzeybatı kesimlerinde yer alan bu ormanın çevresinde yaşayan yerli halk, ormanda doğaüstü canlıların olduğunu ve goblinlerin, canavarların bu ormanda yaşadığını düşünüyor.
Tüyler ürperten efsaneleriyle meşhur olan bu intihar ormanı turistlerinde yoğunlukla tercih ettiği bir nokta. Yanlarında rehber olmadan orman keşfine çıkan birçok turistin bir daha geri dönmediği biliniyor. Ormanda gezintiye çıkan bazı insanlar ise burada intihar edenlerin hayaletlerini gördüğünü söylüyor. Aokigahara ormanı sınırları içinde yaşanan sayısız ölüm ve doğaüstü olaylar burayı listemizin 3. sırasına yerleştirdi.
9 – Greyfriars Kirk Mezarlığı – Edinburgh, İskoçya
Çoğu insan tarafından mezarlıklar ürpertici yerler olarak kabul edilir. Greyfriars Kirk mezarlığı tüm dünyadaki en korkunç mezarlık olarak nam salmıştır. İskoçya’da bulunan bu mezarlık adını, efendisinin mezarını ölene kadar 17 yıl boyunca koruyan Greyfriars Bobby isimli köpekten almıştır. Aynı zamanda köpek Edinburgh‘un simgesi haline gelmiştir.
Greyfriars Kirk mezarlığı çevresinde geceleri gezen insanlar kötü kokular aldıklarını ve çığlık sesleri duyduklarını dile getiriyor. Mezarlık sınırları içinde olan çoğu insan sebepsiz yere yaralandığını, ısırıldığını ve vücutlarının sıkıldığını söylüyor. Mezarlık yaşayan ölülerin mekanı olarak düşünülüyor.
10 – Paris Yeraltı Mezarlığı – Catacombs, Paris, Fransa
Paris şehrinde kısa zamanda nüfusta yaşanan patlama nedeniyle daha geniş toprak alanları yaratmak için yeni çözüm yolları arandı. Mimar ve mühendisler daha fazla toprağı insanların kullanım alanına sunmak için labirent şeklinde bir yeraltı mezarlığı inşaa ederek normal mezarlıkta bulunan insan kemiklerini buraya nakletti. Yüzeyin 20 metre altında bulunan, uzunluğu 2 km olan bu yeraltı mezarlığında 6 Milyon insan kemiği bulunuyor. Ölülerin İmparatorluğu olarak bilinen Catacombs Paris yeraltı mezarlığı listemizin 1 numarası.
Bu yeraltı mezarlığı günümüzde küçük bir ücret karşılığında gezilebiliyor. Ancak içerinin nahoş bir havası var. Binlerce kemik ve göz yuvaları boş, yüzlerce kafatası karşınızda duruyor. Birçok tur grubu bu labirent mezarda ”görünmez bir şey” tarafından rahatsız edildiğini söylüyor. Burada yaşanan paranormal hareketliliği açıklayan birçok fotoğraf ve video kaydı var. Huzursuz , ürpertici atmosferi ve 6 Milyon insan kemiğiyle Paris yeraltı mezarlığı dünyanın en korkunç yerleri listesinde.
11 – Ilha da Queimada Grande – Brezilya
Brezilya’nın güneydoğusunda yer alan Ilha da Queimada Grande, “Yılan Adası” olarak da bilinir ve dünyanın en zehirli yılan türlerinden biri olan mızrakbaşlı engereğin (Bothrops insularis) doğal yaşam alanıdır. Bu adada, yaklaşık 4 bin mızrakbaşlı engerek bulunduğu tahmin edilmektedir. Mızrakbaşlı engerek, zehriyle ünlü olup, etkili bir antivenom bulunmadığı takdirde hayati risk taşıyan bir ısırık yapabilir.
Ilha da Queimada Grande, tropikal iklimi ve zengin biyolojik çeşitliliği ile dikkat çeker. Ancak, ada üzerinde yerleşim bulunmamakta ve ziyaretçilere kapalıdır. Bunun nedeni, adanın ekosisteminin korunmasını sağlamak ve yılanların doğal habitatını korumak amacıyla, halkın erişimine kapalı tutulmasıdır. Ancak, adaya yalnızca yetkili bilim insanları ve araştırmacılar belirli izinlerle girebilir. Bu kısıtlama, hem adadaki yılanların korunmasını hem de ziyaretçilerin güvenliğini sağlamayı hedefler.
Adanın sık orman örtüsüyle ve yoğun bitki örtüsüyle olması, mızrakbaşlı engereklere ideal bir yaşam alanı sunmaktadır.
12 – Jacob’ın Kuyusu
Jacob’ın Kuyusu, Wimberley, Teksas’ta macera severlerin popüler bir yüzme noktasıdır. Ancak, bu havuz, aslında bir su altı mağara sistemiyle bağlantılı olup, yüzeye açılan bir ağın parçasıdır. Su altındaki bu karmaşık mağara yapıları, görünüşte cazip olan havuzu tehlikeli hale getiriyor. Maalesef, su altındaki mağaralarda yeterince dikkatli olmayan veya bu tehlikeleri bilmeyen 8 kişi, burada kaybolup hayatını kaybetmiştir. Bu trajediler, Jacob’ın Kuyusu’nun sadece yüzeydeki güzelliğine değil, aynı zamanda su altındaki risklere de dikkat edilmesi gerektiğini vurgular.
13 – Centralia – Pensilvanya
Centralia, Pensilvanya, 1980’lerde yer altı madeninde başlayan bir yangın sonucu zehirli gazlarla karşı karşıya kalmış ve bu olay, kasabanın terk edilmesine yol açmıştır. Yangın, yer altındaki kömür yataklarında başlamış ve zamanla kontrolsüz bir şekilde yayılmıştır. Bu felaket, toprak altındaki gazların yüzeye çıkmasına ve ciddi sağlık risklerine neden olmuştur. Bugün, Centralia neredeyse tamamen boşalmış bir hayalet şehre dönüşmüştür. Şu an yalnızca yaklaşık 10 kişi, karantina bölgesinin dışında yaşamlarını sürdürmektedir. Terkedilmiş kasaba, hem doğanın hem de insan faaliyetlerinin etkilerini gözler önüne seren dramatik bir örnektir.
14 – Leap Kalesi – İrlanda
Leap Kalesi, 16. yüzyılın ortalarında inşa edilmiştir. Kale, O’Carroll ailesi tarafından yaptırılmıştır ve bu aile, bölgenin önemli soylularından biriydi. Kale, “Dişi Cin” olarak bilinen bir hayaletin yaşadığı yer olarak ünlüdür. Efsaneye göre, bir zamanlar kalede çalışan bir hizmetçi, bir soylunun isteklerini yerine getirmediği için acımasızca dövülmüş ve daha sonra ölmüştür. Bu trajik olaydan sonra, onun ruhunun kalede dolaştığı söylenir. Hayaletin görüntüsü, birçok ziyaretçi ve araştırmacı tarafından rapor edilmiştir. Leap Kalesi, İrlanda’nın en korkunç kalesi olarak anılmaktadır. Kalenin zindanlarında ve çeşitli bölümlerinde, geçmişte uygulanan zalim işkenceler hakkında birçok hikaye bulunmaktadır. Kale, bu nedenle paranormal araştırmalar için popüler bir yer haline gelmiştir.
15 – Haçlar Tepesi – Litvanya
Haçlar Tepesi, Litvanya’nın Šiauliai yakınlarında, 19. yüzyıldan beri haçlarla kaplı bir dini bölgedir. Sovyetler Birliği döneminde, hükümet tepedeki haçları defalarca yıkmış, ancak dindarlar bu haçları her seferinde yeniden dikmiş ve sayısını artırmıştır. Bu direniş, halkın inançlarına olan bağlılığını simgeler. Bugün, Haçlar Tepesi’nde 100 binden fazla haç bulunur, bu da bölgenin dini direniş ve kültürel mirasını temsil eder. Haçlar, çeşitli boyut ve şekillerde olup, hem yerli hem de uluslararası ziyaretçilere tarih ve inanç dolu bir deneyim sunar.
16 – Roosevelt Hotel – Hollywood, Los Angeles
Los Angeles’taki Roosevelt Hotel, Hollywood’un hemen bitişiğinde yer alır ve perili olduğuna dair bir üne sahiptir. Otel, eski Hollywood’un ünlü isimlerinden Marilyn Monroe’nun sıkça konakladığı bir mekan olarak bilinir. Bu nedenle, bazı ziyaretçiler Monroe’nun hayaletinin otelde dolaştığına inanır. Monroe’nun ruhunun otelin çeşitli bölgelerinde görüldüğüne dair birçok rapor bulunmaktadır. Roosevelt Hotel, bu paranormal aktiviteler nedeniyle hem tarih hem de korku severler için popüler bir cazibe merkezi haline gelmiştir. Hem tarihi atmosferi hem de bu efsaneler, otelin mistik bir çekicilik kazanmasını sağlar.
17 – Afar Depression – Etiyopya
Afar Depression, Etiyopya’da bulunan ve dünyanın en tehlikeli volkanik bölgelerinden biri olarak bilinir. Bu bölge, aktif volkanları ve yer altı lav havuzları ile dikkat çeker. Afar Depression’daki volkanik aktiviteler, yüksek sıcaklıkta lavların yüzeye çıkmasıyla karakterizedir ve bu, depremlerin şiddetini etkileyebilir. Lavların yüksek sıcaklığı ve volkanik patlamalar, bölgedeki yer hareketlerini artırarak dünya genelinde sismik etkinliklere katkıda bulunabilir. Afar Depression, hem jeolojik hem de sismik riskler açısından önemli bir araştırma alanı olup, bu doğal güçlerin yeryüzündeki etkilerini anlamak için kritik bir bölgedir.
18 – Bikini Atoll – Marshall Adaları
Bikini Atoll, Marshall Adaları’nda, ABD’nin 1946-1958 yıllarında gerçekleştirdiği 23 nükleer testin etkilediği bir bölgedir. Bu testler, adaların ciddi şekilde radyoaktif kirlenmesine yol açmış ve bölgedeki toprak, su ve hava kalitesini bozmuştur. Testler nedeniyle, adanın orijinal sakinleri zorla yerinden edilmiştir. Radyoaktif kirlilik, sağlık sorunlarına, özellikle yüksek kanser oranlarına neden olmuş, ayrıca çevresel tahribat meydana gelmiştir. Bikini Atoll, nükleer testlerin uzun vadeli etkilerinin somut bir örneği olarak, günümüzde bile radyoaktif kirlilik nedeniyle sınırlı erişime sahip bir bölge olarak kalmaktadır.
19 Death Valley – ABD
Dünya’nın en sıcak bölgelerinden biri olan Death Valley, Kaliforniya’da yer alır ve adeta dünyanın fırını olarak bilinir. Burada, 1913’te ölçülen 56,7°C’lik sıcaklık, tarihte kaydedilen en yüksek sıcaklıktır. Death Valley’nin aşırı sıcak ve kuru iklimi, bölgedeki yaşam koşullarını son derece zorlu hale getirir. Susuz bir şekilde, burada maksimum 14 saat yaşamak mümkündür; bu süre zarfında sıcaklık ve nem eksikliği vücut için ölümcül olabilir. Yüksek sıcaklıklar, bölgedeki bitki örtüsü ve fauna üzerinde de ciddi etkiler yaratır, bu nedenle Death Valley, doğal çevre açısından da dikkat çeken bir bölgedir.
20 – Oyuncak Bebekler Adası – Meksika
Meksika’nın Xochimilco bölgesindeki Oyuncak Bebekler Adası, korkutucu bir üne sahiptir. Adada, 1950’lerde, Don Julian Santana tarafından terkedilmiş oyuncak bebekler her yere yerleştirilmiştir. Efsaneye göre, Santana, bir kızı boğulmuş olarak bulduktan sonra ruhunu yatıştırmak için bebekleri adaya yerleştirdi. Bebekler, zamanla başlarını hareket ettiriyormuş gibi görünmeye başladı ve bazıları geceleyin kendi kendine konuştuğu söyleniyor. Bugün, adanın ürpertici görüntüsü ve bu ürkütücü hikayeler, ziyaretçilerin tüylerini ürpertir ve adayı, hem doğa hem de korku severler için etkileyici bir yer yapar.
21 – Aokigahara Ormanı – Japonya
Japonya’nın Aokigahara Ormanı, “İntihar Ormanı” olarak bilinir ve ürkütücü bir üne sahiptir. Fuji Dağı’nın eteklerinde yer alan bu yoğun orman, intihar eden kişilerin sıklıkla tercih ettiği bir yer olarak tanınır. 1950’lerden itibaren, ormanda yıllık olarak birçok intihar vakası rapor edilmiştir. Sık ağaçlık yapısı ve düşük ışık koşulları, kaybolma riskini artırır ve ormanın kara bir atmosfer yaratmasına katkıda bulunur. Ayrıca, bazı efsaneler ve batıl inançlar, ormanın ruhsal olarak lanetlenmiş olduğuna inanır. Aokigahara, hem doğal güzelliği hem de ürkütücü ünlülüğü ile dikkat çeker.