Bilgi ve Siyaset İlmi: Bir Öğrencinin Yolculuk Hikayesi
Eski zamanlarda, ilim tahsili yapan bir öğrenci varmış. Yıllarca hocasının her dediğini yapmış, her anlattığını öğrenmiş. Bir zaman sonra, öğrenci artık hocası kadar bilgi sahibi olduğunu ve öğrenciliğinin sona erdiğini iddia etmeye başlamış.
Hocasının, “Hayır, son bir dersin kaldı,” şeklindeki yanıtı üzerine öğrenci, “O da siyaset ilmidir ki; ilimlerin en zorudur ve en sonudur. Onu öğrenmediğin sürece eğitimin bitmez,” demiş. Ancak öğrenci bu dersi gereksiz bulmuş ve hocasından ayrılarak köy köy gezip, ilmiyle para kazanabileceği ve öğrenciler bulabileceği bir yer aramaya başlamış.
Yolculuğu sırasında bir Cuma günü bir köye varmış. Hemen abdest alıp camiye girmiş. Caminin imamının yanlış dini bilgilerle cemaati kandırdığını ve vakıf paralarını kendi cebine koyduğunu görmüş. Namazdan sonra avluda cemaatin dikkatini çekerek, “Ey cemaat!” diye bağırmış. “Bu imamınız yalancının tekidir. Ben yıllarca ilim tahsil ettim, anlattığı şeylerin doğrusunu bilirim. Bırakın bu imamın arkasında durmayı. Gelin benim ardıma geçin, size doğruları öğreteyim.”
İmam, durumun kötü olduğunu fark etmiş ve “Ey cemaat!” diye bağırmış. “Görmüyor musunuz bu dinsiz ne diyor? Hemen gününü gösterin ona!” demiş. Cemaat, imamın talimatıyla âlimi saldırıya uğratmış. Üst üste gelen tekmeler ve yumruklarla âlim kan içinde kalmış ve güç bela köyden kaçmış. Kaçarken düşünmüş: “Doğruyu söylediğim hâlde neden beni dinlemediler? Bir yalancının peşinden gittiler. Kitleleri yönlendirmek için ne gerekir?”
Bu düşünceler sırasında siyaset ilmi aklına gelmiş. Kitleleri yönetmek ve yönlendirmek için bu ilme ihtiyaç duyduğunu anlamış ve hocasına hak vermiş. “Demek ki öğrencilik gerçekten bitmemiş,” diyerek hocasına gidip özür dilemiş ve siyaset ilminde eğitimine devam etmek istemiş.
Zamanla siyaset ilmini öğrenmiş ve gerçek bir âlim olmayı başarmış. Artık öğrenciliği bitmiş. Aklında, siyaset ilmi eksikliğinden dolayı dayak yiyip canını zor kurtardığı köy kalmış. Hocasından hayır dualarını alarak doğrudan o köyün yollarına düşmüş.
Köye vardığında imamın yine yanlış bilgilerle cemaati kandırdığını görmüş, ama bu defa sesini çıkarmamış. Namaz saati geldiğinde camiye toplanılmış. Namazdan sonra, “Ey cemaat, sizin ne mübarek bir hocanız var,” demiş. “Ben bir âlimim ve yıllarca medresede aldığım bilgilere yeni bilgiler ekleyerek köy köy dolaşırım. Şimdi buraya geldim ve gördüm ki imamınız çok mübarek bir zat. Onun saçı ve sakalı da mübarektir. Yarın bir gün sizden ayrılmadan onun saçını ve sakalını saklayın. Bunlar size iyilikler getirecektir,” demiş.
Cemaat, âlimin sözlerinden etkilenerek imamın saçından ve sakalından tel almaya çalışmış. İmam, saçının ve sakalının yolunduğunu görünce âlimin kim olduğunu anlamış ve “Onun olduğu yerde rahat yok,” diye düşünüp hemen köyden kaçmış.
İmamın kaçtığını gören köylüler, âlimden köylerine imam olması için yalvarmış. Âlim, köylüleri kırmamış ve imamın yanlış bildiklerini düzeltmeye karar vermiş, köyde kalmaya başlamış.
Kategori: Eğitici Hikayeler